verba volant, scripta manent

söz uçuyor, yazı kalıyor.
kalıyor da ne oluyor?
üstüne yazıldığı kağıt sararıyor, içinde saklandığı alet edevat bozuluyor belki.. daha da kötüsü, o kadar yazılıyor da, hani kalsın diye, belki bir kez okunup akabinde yüzüne bile bakılmıyor.
yazılan şey yazanın zihninde yer etmekten başka, hatta edindiği yeri derinleştirmekten başka bir işe yarayamayabiliyor.

“yazılanı severim yazandan gayrı”.
yazmaktan bıkmayan benim gibi iflah olmazlar..
sözleri uçan sözcüler, yazıları kal-a-mayan yazarlar.

sanki, her şeyden kalan tek şey, sözden ve yazıdan öte, ağzımızda bıraktığı tat.
acı, tatlı, kekremsi, ekşi, bozuk..

duydukların, okudukların, yazdıkların, gördüklerin.. nasıl tat bırakırsa o kadar tatlı ağzın.

tut ki, hani olmaz ya, her şey kötüye gidiyormuş. sen de o döngünün içinde hapsoluvermişsin. sözler uçmuş, yazılar kalmış, içinde bir huzursuzluk sorma gitsin.. şöyle bir silkelen, dön bak etrafına. ağzının tadını yerine getirmenin bir yolunu bul. güzel adamlar, güzel kadınlar, güzel kitaplar, güzel müzikler, güzel yollar.. artık ne bırakacaksa o bal tadını ağzında bak ve gör onları.

çok fazla söz ve çok fazla yazı var bugünlerde bizim diyarlarda.
bıraktıkları tat hep aynı: acı.
sen tatlı olan şeylerden taraf ol.
bırak “biz” orada birleşelim..


Posted

in

by

Tags: