Düşün, taşın, “cehennem başkalarıdır”* söyleminin tam da aksine cennet de cehennem de ta kendinsin.
Şimdi şu gelen – hatta gelmiş olan – sonbahara bakıp dipten derinden hüzünlenmeyi, elini eteğini sokaklardan çekmeyi deneyebilirsin.
Bizim masalardaki tabiriyle “eski sevgililere kadeh kaldırıp”, ruhunun derinliklerine şöyle bir dalıp, anılarınla hemhal olmayı seçebilirsin.
Ya da tam ters akıntıya kapılıp coşkuyla sokaklara vurabilirsin kendini. Hazır hem rüzgarı hem de güneşi eş zamanlı ve tam da dozunda hissedebiliyorken, saçlarını uçuştura uçuştura yeni şeyler keşfetmek üzere yollar arşınlayabilirsin. Arşınlayıverirken, kendini gördüğün yeni şeylerin akışına bırakıp, tüm geçmişini ve hatta şimdiki zamanını – bir süreliğine de olsa – unutabilirsin.
Ve yahut, ruhun el verirse canım, her ikisini de yapabilirsin bunların. Artık yaratmak istediğin cennet ya da cehennem her ne ise, onu nasıl en iyi yaratabileceksen yeryüzünde, bu seçeneklerin bir ya da birkaçını seçip pekala kendi oyununu oynamaya başlayabilirsin. Sonra mızıkçılık yapmak yok ama, sen seçtin unutma..
Hem hüznü hem coşkuyu seçtiysen eğer, ruhuna iyi bak. Ancak onun sesini dinlediğinde arafta kalmazsın çünkü. Aklının sesini ruhunla bastırabildiğinde, sonunda da kendi dünyanı yarattığını fark ettiğinde, o zaman gönül rahatlığıyla söyleyebilirsin: “kah çıkarım gökyüzüne, seyrederim alemi / kah inerim yeryüzüne, seyreder alem beni”.
Bekle Dedi Gitti – Kaan Tangöze
Çizik
Geleceğim, bekle dedi, gitti..
Ben beklemedim, o da gelmedi.
Ölüm gibi bir şey oldu..
Ama kimse ölmedi.
Özdemir Asaf
Çığlık Çığlığa – Birsen Tezer
Seni sevdiğimi anladığım günden beri
Sesler değişti, renkler değişti
Yüzümdeki çizgiler başkalaştı
Geçmişim değişti, oyunlaştı
Haydar Haydar – Can Gox
Sofular haram demişler, bu aşkın badesine
Ben doldurur, ben içerim, günah benim kime ne
* Jean-Paul Sartre