ruhum Parizyen

yanılmıyorsam Fransız Devrimi zamanında Bastille civarında yaşamış olmalıyım. adım da muhtemelen Mathilde idi.

başucumdan eksik etmediğim kitap Rousseau’nun Les Confessions’uydu, “İtiraflar”. eskilerden de Corneille’in Le Cid’inin kalbi yerimde ayrıydı tabi.

gazeteciydim. ve aynı zamanda yarı zamanlı, acemi bir yazar.

Rue de la Roquette’te oturuyordum, bir çatı katında. arkadaşlarım da hep aynı “quartier”deydi.

genelde benim evde toplanıyorduk. kah edebiyattan, kah hayattan, çoğunlukla da nasıl bir düzende yaşamak istediğimizden konuşuyorduk. arada da Café Procope’a gidiyorduk elbet kafamızda “bonnet rouge”larımızla, o meşhur kırmızı boneler evet. çakırkeyf olduğumuzda da dönüşte “Le Bonnet de la Liberté” söylüyorduk sokaklarda.

her şeyi çok ciddiye alıyordum belki. elimde değildi. damarlarımdan akan kanda “ortalama yaşamamak” vardı. ya hep ya hiç, ya çok ya yok, duygular, adanmışlıklar, yapılan işlere yaklaşımım buydu. öbür türlüsünü bilmiyordum. kendim gibi olmayanlara sinirleniyor, ciddiye almayanları anlamıyor, kendi gibi olamayanlara ise ateş püskürüyordum.

çok çabalamış, umudu hiç kaybetmemiştim. elbet bir gün düzen değişecek, Rousseau ve Voltaire’den duyduklarımız gerçek olacak, akılcılık ve eşitlik kazanacaktı. ve işte bir süredir başlamıştı o dönüşüm. yıllardır ektiklerimizi biçmeye başlamıştık. güzeldi o günler. zordu ama güzeldi. daha da güzel günler görecektik elbet.

neyse ki Paris’teydim. nasıl da güzel ruhu olan bir kentti Paris. her sokağına aşıktım. bazen tüm olumsuzluklara rağmen sırf bu kente ait olma düşüncesi bile beni mutlu ediyordu. kim bilir ne yazarlar ne ressamlar gelip geçecekti buralardan. “özgürlük” deyince bu kent düşecekti aklına sanatçıların ilk, burada yaşayacak burada üreteceklerdi. büyük şairler ağırlayacaktı Seine nehri kıyıları. hissediyordum bunu. insanlar aşık olacaktı bu kente. insanlar bu kentte aşık olacaklardı. gün gibi aşikardı. ışıklı bir kentti Paris.

evet, ben Mathilde, 18. yüzyılın sonlarında Bastille’de yaşadım, o günleri gördüğüme çok mutluyum.

ve eminim daha geç dünyaya gelmiş olsaydım bu şarkıyı çok severdim. çünkü pişman olmamaktır yaşamak.

Non, rien de rien, non, je ne regrette rien
Ni le bien qu’on m’a fait, ni le mal
Tout ça m’est bien égal
Non, rien de rien, non, je ne regrette rien
C’est payé, balayé, oublié, je me fous du passé..

* Fransız Devrimi’nin başlangıcı olan Bastille Baskını’nın gerçekleştiği gün olan 14 Temmuz’un Fransa’da Ulusal Bayram olarak ilan edilmesinin de bir 6 Temmuz’da, yani doğumgünümde, gerçekleşmesi tesadüf olmasa gerek.


Posted

in

by

Tags: