Sen çok iyi bilirsin, ben Londra’yı pek sevmem. Çok da iyi bildiğimden değil, ama çok iyi bilsem de hiç sevemeyecekmişim gibi gelir bana.
“Buralardan bir uzaklaşayım” dediğimde aklıma dön dolaş hep Barcelona gelir. O şehrin sokakları, kahve kokusu, insanları, her şeyi bana daha bir yakın gelir. Orada kendimi bulurum.
Halbuki, bunu da çok iyi bilirsin ki, Ada topraklarında üretilmiş müzikler, oradan çıkan müzisyenler beni hep daha çok çeker. Bir çok arkadaşımın tanımına göre “ingiliz müziğisever”imdir, Brit Pop deyince sanki ansiklopedisini yazabilecek gibi hissederim. Ve lakin Londra dendiğinde kanım donar, hiç bir heyecan hissedemem.
Hayat periyodik olarak Londra’yı karşıma çıkarır, gittiğimde de olabildiğince sakin kalmaya çalışırım. Belki de Manchester daha bana göredir diye de hep düşünür dururum..
Bu güzide şehirle aramızdaki mesafeli ilişkiyi biraz toparlama fırsatım var, Temmuz başında oradayım.
Sen de gelsen diyorum.
Camden Town’da kalırız. Kadıköy ruhunu aratmazmış diye duydum.
Abbey Road’u görürüz dünya gözüyle, Jimi Hendrix’in yaşadığı eve gideriz, Led Zeppelin’in izlerini ararız, kim bilir bunlarla beraber neler neler görürüz. Sırf bu mekanları gezdirmek için düzenlenen turlar olduğunu duydum bu şehirde. Biz kendimiz keşfederiz, olduğu kadarını..
Öyle maymun iştahlı değilimdir, sen de keza, her şeyi görmeye tüketmeye çalışmayalım. Gerekirse 1-2 dergi alıp karşılaştığımız ilk köşebaşı café’sinde oturup onları okuyalım.
Sakin sakin, sindire sindire yaşayalım.
Bir tek.. şunu atlamayalım: Victoria and Albert Museum’daki “David Bowie is”.
Dile kolay, yıllardır özenle biriktirilmiş, bir tarihe tanıklık etmiş 300 obje. Kostümler, afişler, bir kağıda çala kalem alınmış şarkı sözü notları, eskizler. Seveceğimiz ne kadar çok şey göreceğimizi bir düşünsene.. Şunu mırıldanarak ve yarı büyülenmiş bir ruh hali ile çıkacağımız kesin..
Bir de bana doğumgünü hediyesi var Londra’nın, onu da kaçırmayız değil mi?
Hyde Park’ta Rolling Stones varmış tam da o gün. Şunu dinleyerek bu seyahatimizi sonlandırsak sence de çok daha farklı dönmez miyiz İstanbul’umuza?
Güzel geldi mi kulağa tüm bunlar?
O zaman hazırlan.
Valizini toplarken bunu dinlemeyi unutma 🙂