bu büyük, heybetli, dünya güzeli kocaman yapıya hayranlığım çocukluk günlerime dayanır.
o günleri, o günlerdeki tren yolculuklarını, vapurla kendisine varışımızı, kontrol sonrası yuvarlak delikle taçlandırılan küçük dikdörtgen biletlerin kokusunu bugünmüş gibi hatırlarım gözümü kapadığımda.
sabah arkasından doğan güneşle hali ayrı güzeldir, gecenin içinde ışıklı hali ayrı.
yanından, önünden, onu gören bir yerlerden geçerken dönüp bakmamak neredeyse imkansızdır, öyle bir parıltısı öyle bir albenisi vardır her zaman. bugünkü çatısı yıkık, içi ıssız, kaderini çaresizce bekler haliyle bile dünyanın sayılı anlam yüklü güzelliklerindendir..
her baktığımda ona, aklımdan bir tek şey geçer, olmayacağını bildiğim çok uzak bir hayal: “sana kocaman bir kütüphane olmak ne kadar yakışırdı Haydarpaşa!” derim içimden.
ne de güzel kitaplar okunurdu o yüksek tavanlı kocaman pencereli odalarında kim bilir?
ne acaip karşılaşmalar yaşanırdı, ne hayatlar kesişirdi, her biri birer Haruki Murakami romanından çıkmışcasına ne kadar çok karakter gelip
geçerdi koridorlarından?
bir günümü orada geçirdiğimi hayal ederim:
sonbaharla kış arası bir yerlerdeymişiz. yani buz gibi değil ama burnumuzun ellerimizin üşüdüğü zamanlar..
evimden çıkıp yürüyerek Kadıköy’e inmişim, bir yerlerden kokusu üstünde bir kahve alıp rotayı Haydarpaşa’ya çevirmişim.
kahve ellerimi ne de güzel ısıtmış!
önce iskeleye uğrayıp gelen vapura şöyle bir bakmışım, Kaptan’a selam etmişim..
sonra canım Haydarpaşa’nın merdivenleri ağır ağır çıkmışım.
uçsuz bucaksız bir dünyaya adım atmışım: yazarlar, şairler, romanlar, şiirler, illüstrasyonlar, tarihçeler içinde kaybolmuşum..
gözümü açtığımda Karaköy’den kalkan 18:00 vapuru yanaşıyormuş iskeleye..
zaman ne de çabuk geçivermiş.
toparlanmışım..
içim sıcacık çıkıvermişim akşam soğuğuna.
kulaklığımı takmışım, Haydarpaşa’ya en çok yakıştırdığım müzikler eşliğinde evime doğru yürümeye başlamışım..
aklımda bir şiirle..
“Ver elini Haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafiften soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu
Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu…
Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o? dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıktır, mahmursundur.
Kim bilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki daha sisler kalkmamıştır Haliç’ten.
Fabrika düdükleri ötmededir.”
Turgut Uyar
Ane Brun – These Days
Lucia – Silence
Lamb – Wise Enough
Mogwai – Take Me Somewhere Nice
PJ Harvey & Thom Yorke – This Mess We’re In