ne dün, ne 1 saat öncesi, ne 1 saat sonrası, ne yarın..
sadece bu an.
yani benim şu satırları yazdığım,
senin bunları okuduğun an.
bize ait olan tek şey bu..
ve hayatta en çok unuttuğumuz da bu.
dünün mutlulukları, yarının umutları.
dünün pişmanlıkları, yarının gururları..
derken,
o an’da yaşayabileceğimiz mutluluk, özgürlük, çılgınlık, pişmanlık her ne ise yeterince tadını çıkarmayı unutmamızdır en sık yaptığımız..
bütün ‘o an’lar dile gelip konuşsalar bize içerlediklerini söyler herhalde: “neden benim değerimi bilemedin?”
ama bir de o an’ları hak ettikleri güzellikte, şahanelikte, ihtişamda yaşamayı başarırsak;
o an’lar geride kalıp başka bir o an’da aklımıza düştüğünde,
çok mutlu ediyorlar bizi..
işte o zaman,
ender de olsa,
geçmişte olmuş bitmiş şeylere de sahip olabildiğini hissediyor insan..
ve gelecekte yaşayabileceğine inancı artıyor.
diyeceksiniz ki,
“bir tek o an’a sahibiz” deyip bağladın geçmişi geleceği her şeyi birbirine..
çünkü “yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var”sa o da;
hakkı verilerek yaşanan yeterince güçlü yeterince güzel şeylerin zamansızlığa erişebildikleridir..
bu dediğimin Turgut Uyar’cası şöyle oluyor:
“Bir başka lezzet var hayatta Elagözlüm,
Öteki alemleri bilmek istemem.
Şöyle bir içten öpmeni senin,
Binlerce cennete değişmem”
ve bu da Pearl Jam’cesi..
“I seem to recognize your face
Haunting, familiar yet, I can’t seem to place it
Cannot find the candle of thought to light your name
Lifetimes are catching up with me”
o an’lara sahip çıkın, onlar da günü geldiğinde size göz kulak olmasını bilirler, buna inanın..