Anlatılması Gereken Şeyler: ?

Dünyanın kafası karışık. Bir tarafta; sürdürülebilirlik, ekolojik tarım, sağlıklı beslenme. Bir tarafta; indirimler, tüketim çılgınlığı, sürekli bir “tek tıkla alışveriş” modu. Bir bakmışsın herkes sadeleşmekten bahsediyor, hafiflemekten. Mindfulness’ler, meditasyonlar, inzivalar çeşit çeşit. Bir bakmışsın çevremizdeki herkes aşırı hızlı, 10 dakikada evimize “çok acil, son dakika” ihtiyacımızı ulaştıracak kuryeler vızır vızır, her yerde aşırı bir hareket, sürekli bir koşturmaca. 

Bu birbiriyle -bence- pek de konuşmayan kavramlar eş zamanlı olarak çokça var hayatımızda. Bir dengeye oturacak mı, bilemiyorum. Belki de vardır bir dengesi, ben göremiyorumdur. Bu tutarsızlıktan, bu düzensizlikten başka bir düzen doğar mı, doğabilir. 

Bunu doğurabilecek insanlığa bakıyorum sonra, kafam daha da karışıyor. 

Pandeminin bir şeyleri değiştirebileceğini düşünüyor muydunuz? Ben umutlu olanlardan ama emin olmayanlardandır. “Umarım değiştirir ama zor” diyordum. Şu an durduğumuz noktada “büyük” bir değişim olmadığını görüyorum. Belki herkes kendi bireysel dünyasında küçük-büyük adımlar atmıştır ama insanlık olarak ben henüz bir şey göremedim. Daha “gerçek” hayatlar yaşayacağımızı umuyordum, daha az “hırslı” insanlar görmeyi bekliyordum, daha “sakin” planlar yapacağımızı, daha “oluruna” bırakacağımızı. Bunu kolektif olarak göremiyorum şu an. 

Bazı şeylerin olamamasını kendimce iki şeyin azalmasına bağladım geçenlerde: vicdan ve özen. Önce kelime anlamlarını paylaşayım:

Vicdan: İyiyle kötüyü birbirinden ayıran, iyiden haz kötüden gam duymaya sebep olan manevi his.

Özen: Bir işin elden geldiğince iyi olması için gösterilen çaba, itina, ihtimam.

Vicdan, özellikle de, bu topraklarda git gide azalıyor, yok oluyor. İyiye iyi, kötüye kötü demeyi kişiler vicdanları değil de duydukları ve / veya dayatılanlarla yapıyorlar çünkü. Başkalarının vicdanı ile hareket ediyorlar. Kendi fikirleri o kadar az ki, o kadar yok ki. 

Özen deyince de hem somut hem de soyut olarak kayıplarda. Şehirlerin estetiğine bakın, binalara bakın. Diğer tarafta kişilerin birbirlerine gösterdikleri özene bakın. Yok. Halbuki ihtimam ne önemlidir, ne özeldir. Bakın etrafınıza: Dev binalar ve kendini Tanrı gibi gören erkekler / kadınlar göreceksiniz çoğunlukla. Her şey birbirinin kopyası.  

Benim gibi vicdanı temeline koyan ve ihtimamı hala önemseyenler de bütün bunlardan mutsuz. İyiliğin kazanacağına dair inançlarını tazelemek için birbirlerine sarılıyorlar. Bazen yetiyor bazen yetmiyor.

Şanslıyım; dert ortağım “hemdem”im çok. Birbirimize iyi geliyoruz.  

Şanssızım; çevrede hala çok fazla vicdansız ve özensiz insan var, çemberi ne kadar küçültürsen küçült denk gelmemek imkansız.

Bir sihirli değneğim olsa, daha fazla “gerçek” insan görmek isterdim. Kendisi olmakla derdi olmayan, kendi vicdanı ile barışık, kendine ve çevresine özenli. O insanların yarattığı dünya ne güzel olurdu. Ne güzel yaşardık 😊  


Posted

in

by

Tags: