aşk acısı çekiyoruz

insanoğlunun aşkla olan imtihanı bitmek bilmez.

ne neden aşık olduğumuzu anlayabildik tam olarak, ne nasıl başa çıkabileceğimizi biliyoruz.
kayıp bir şekilde dolanıyoruz konu aşk olunca.

bu mevzuya ilişkin tonlarca yorum ve analizin toplamında benim kabul ettiğim, kendimce kelimelere döktüğüm çıkarım şu: kendimizdeki bir eksikliği güçlü bulduğumuz bir şeyle kapatma ve ona tutunma halimiz aşk.

bu kimi zaman güçlü / bazen de zayıf bir karşı cins figürü olabilir, kimi zaman bizim yapamadıklarımızı yaptığına hayran olduğumuz bir otorite.

dolayısıyla aşkın nereden nasıl vuracağı belli olmuyor. bir bakmışsın siyasetin içinde bile buluyorsun aşkı.

tüm argümanlar, tüm karşıt görüşler anlamını yitiriyor, bir kulağından girip öbüründen çıkıyor. sen aşkın dünyasına dalmış, o dünyada inanmak istediklerine inanır hale geliyorsun.

onca aşk içindeyken terk edilirsen ya da ayrı düşmek durumunda kalırsan bir şekilde, vay haline. karın ağrıları, uyuyamamalar, uykudan uyanmalar, isyanlar, dinmeyen fırtınaların ortasında buluveriyorsun kendini.

o boşluğun yerine geçecek bir şey de bulamıyorsun. kabına sığamıyorsun, hop oturup hop kalkıyorsun.

böyle tam diniyor gibi oluyor, sonra tekrar aklına düşüyor, sonra yine aynı döngü.

ta ki yerine geçecek başka bir bağlılık unsuru bulana kadar bu böyle, azalarak ama yok olmayarak, devam ediyor.

son aşk acımız çok taze, daha kendimizi onarmamıza çok var, hepimize geçmiş olsun dostlar.

merak etmeyin, sürünen çok olmuş ama iyileşmeyen görülmemiş.

elbet aşk kazanacak.


Posted

in

by

Tags: