Author: Kent Kedisi
-
ruhumun sonbahar hali
“hadi sen dinlen” evet, ben bir dinleneyim. ruhumu dinlendireyim değil mi? çokca gürültüden yorulmuş kulaklarımı, mutsuz yorgun ifadeler görmekten yorulmuş gözlerimi, şehrin puslu havasını solumaktan yorulmuş burnumu, kimi zaman çok konuşmak kimi zaman çok susmaktan yorulmuş dudaklarımı falan da bir dinlendireyim. kahkaha seslerini, dingin yüzleri, kahve kokularını, güzel havadis veren dudakları düşüneyim biraz. denize bakayım.…
-
what else is there?
“Dominique, it’s abnormal to feel so strongly about anything.” “That’s the only way I can feel. Or not at all.” (The Fountainhead, Ayn Rand)
-
38 yaşın bana öğrettiği bir şeyler var!
yazı, başlığı itibariyle, 40 yaşın hakkıymış gibi duruyor. ve lakin kendi yarattığımız efsanelere fena halde karşıyım. şu hayatta öğrendiklerimi, yılların bana hediye ettiklerini müsaadenizle 38 yaşı geride bıraktığım bugünlerde kelimelere dökmek istiyorum.. 40 yaş gelip çattığında bir ekleme bir çıkartma gerekirse onu o gün düşünürüz 🙂 – insan hiç değişmiyor diye bir şey yok. garip…
-
şehir hatları hikayeleri
Vapur Karaköy’den Kadıköy’e gidiyordu. Adam kadını gördü. Her şeyden çok ve önce gözlerini. Çakmak çakmak. Yorgun biraz. Ama pırıltılı. Yaşam gibi telaşlı, kıpır kıpır.. Bir bakış attı. Kadın başka yöne bakıyordu. Adam başını çevirdi. Kitabına döndü. Kadın adamı gördü. Elindeki kitabı biliyordu. Sadece kitaba baktı. Adamın okuduğu sayfada ne olduğunu tahmin etmeye çalıştı. Hatırlayamadı. Pencereden…
-
kalk gidiyoruz
bir cuma akşamıydı. ha bitti ha bitecekti mesai, çıkıp gidecektik hepimiz iki günlüğüne ruhumuzu şöyle bir silkelemeye. “yani”, dedim, daha doğrusu yazdım, “şu andaki modum nasıl biliyor musun? havaalanına gidip mesela Atina’ya giden ilk uçağa bilet alıp kaçmak istiyorum.” neden Atina’ydı bilmiyorum. aslında Barcelona demem gerekirdi. ama yakın olsun istemiştim sanırım. memlekette olan bitenler zaten…
-
2015. bay bay canım.
“İnsan yaşarken değil, yaşadıklarını yorumlarken akla ihtiyaç duyar.” demiş Dücane Cündioğlu.
-
“bazı” insanları “çok” seviyorum
“sen bana yağmur ol efendim, ben sana rüzgar..”
-
benimle dans eder misin?
mesela tango? çünkü “it takes two to tango”.. hazır iki kişi kalakalmışken buracıkta, ne dersin, tango yapar mıyız? ya da bilmiyorum. özel bir tür olmak zorunda değil. sadece dans edelim.. zaten burada karşılıklı dururken bile, şimdi, şu anda, dün, ve ondan önceki gün, bu hayatta var olmaya çalışırken, tek kişi de olsak, çok kişi de…
-
..çığlık çığlığa..
Daha gidilecek yerlerimiz var Şu sohbetini dinler gideriz. Coştukça şarkılar, türküler, sazlar Rakı mı, şarap mı, içer gideriz. Kalmak Türküsü – Özdemir Asaf
-
verba volant, scripta manent
çok fazla söz ve çok fazla yazı var bugünlerde bizim diyarlarda. bıraktıkları tat hep aynı: acı. sen tatlı olan şeylerden taraf ol. bırak “biz” orada birleşelim..