benimle dans eder misin?

mesela tango? çünkü “it takes two to tango”.. hazır iki kişi kalakalmışken buracıkta, ne dersin, tango yapar mıyız?

ya da bilmiyorum. özel bir tür olmak zorunda değil. sadece dans edelim..

zaten burada karşılıklı dururken bile, şimdi, şu anda, dün, ve ondan önceki gün, bu hayatta var olmaya çalışırken, tek kişi de olsak, çok kişi de olsak, yaptığımız şu koca alemde raks etmek değil mi sence? unutmak için göğsümüze saplanan acıları, bir daha nefes alamayacak gibi olmuşken ama nefes almamız gerektiğini çok da iyi bilirken, yaptığımız ustaca kıvırmak ve bedenimizi oradan oraya savurmakmış gibi gelmiyor mu sana da? zihnimize saplanan her şeyi bedenimizin hareketleriyle, kimi zaman tangodaki kadar keskin, kimi zaman oryantaldeki kadar aceleci tavırlarla geçtiğimiz yerlere savurmaya çalıştığımızı düşündüğün oluyor mu?

en güzel danslar en sarhoş halimizle yapılanlardır. çalan müziği belki de tam duymadığın, aradan bir melodiyi yakaladığın, yakaladığın o minicik parçanın kıyısını köşesini kendi beynindeki bilinç ve bilinçaltı hazineleriyle tamamladığın anlardır onlar.. gözlerin kapalı, dudaklarında tebessüm, kaygılar yok denecek kadar az..

müzik gibi dans da iyileştirir.

ne dersin, unutmak, tamamlamak, tamamlanmak için dans edelim mi bu gece?

She dances like a flame
Has no cares, yellow-dressed flame
Eyes closed, clouds above
She shakes pearls and snakes


Posted

in

by