“bilemiyorum altan”

işte bazen böyle oluveriyor.
güneş çıkıyor. hava soğuk olsa da güneşin varlığı umut veriyor. içimde bir şeyleri kıpırdatıyor.
yazmak istiyorum. ama nereden başlayacağımı bilemiyorum.
“writer’s block” diyoruz buna sanırım. writer iddialı tabi, olsa olsa writer yavrusu olabilirim. olsun, okur ve de yazarım ve kilitlenebiliyorum. peki ya neden?

olmak istediğim yerde olamadığım için olabilir mesela.
yazma isteğim beni deniz kenarında, kumsalı ve dalgaları görebileceğim bir pencerenin dibindeki bir masada, rüzgar hafifçe tülü havalandırırken yakalasaydı ne olurdu?
ya da minik bir sokak kahvesinde loş ışıkta fonda Leonard Cohen çalarken ve ben kahvemi yudumlarken yakalasaydı?
Patti Smith gibi hep aynı caféye gidip aynı masaya oturup, kurşun kalemimle defterimle baş başa olabilseydim mesela?

işte yazının başlığı tam da bu nedenle Her Şey Çok Güzel Olacak filmindeki mükemmel replik oldu: “bilemiyorum Altan.”
bilemiyorum.
nerede, hangi ortamda daha iyi yazabileceğimi bilemediğim gibi karşıma çıkan yollardan hangisini seçtiğimde başıma ne geleceğini de bilemiyorum.
ama yine de seçiyorum. şu anda yazdığım gibi, bir seçim yapıyorum.
belki bu an’dır, bu yol’dur diye deniyorum.
o seçimlerle yaşıyorum.
o seçimlerin sonuçları ile.
bilemiyorum altan.
seçimler arasında bekliyoruz hepimiz bir şeyler.
ilham, ortam, anlam… bekliyoruz.. bizi gelip bulacak mucizeyi bekliyoruz. ya da kendi mucizemizi yaratmayı.. hayırlısı be Altan..


Posted

in

by

Tags: