özlemle bekleniyor.
çabucak bitiveriyor.
böyle bir şey: yaz.
güneşse güneş, denizse deniz, kumsa kum. tenler yanık, enerji tavan, günler uzun.
içine hapsetmeye çalıştığın deniz kokusu, yanıklığını korumak istediğin ten, 3-5 deniz kabuğu, dalından koparılmış 1-2 limon, mevsime damgasını vuran en az bir kitap, yüzerken selamlaştığın balıkların sureti ile kalakalıyorsun sonunda.
ve serinliğe, esintiye, yağmura hasret; bekleyiveriyorsun sonbaharı.
işte ben, bir yaz çocuğu olmama rağmen, o esintili, erken kararan, güneşin bir görünüp bir kaybolduğu, mümkünse hafif yağmurlu havalara aitim.
o havalar beni, ben o havaları severim, en güzel de o havalarda severim.
yazı doya doya yaşama telaşından uzak kaldığım her şeyle yeniden buluşup pek mutlu olurum.
kırmızı şarabıma kavuşur, onu en sevdiğim kadehlerde en sevdiğimle paylaşır, bu vesileyle en az 10 yaş gençleşiveririm.
hava hafif serinler serinlemez, bir battaniye bulur, altına girer, eskilerden bir film izler, belki uyuyakalırım bitiremeden.
melankoliyse melankoli, aslında hep içimde olanı doyasıya yaşarım “sonbahar yüzünden işte hep..” diyerek.
kendime şöyle harika bir sonbahar listesi yapar, dinler, dinlerken bunları yazar, küçük ellerimle kocaman bir selam eder, “hoş geldin” derim sevdiğim mevsime.
iyi ki geldin.
bugünkü yazının müzikleri “27 Club” şerefine..
Amy Winehouse – Stronger Than Me
Janis Joplin – Kozmic Blues
Nirvana – Where Did You Sleep Last Night
Jimi Hendrix – Once I Had a Woman
Led Zeppelin – The Rain Song
The Doors – The End