hem hiç evden çıkasım yok. hem alıp başımı uzaklara gidesim var.
hem arkadaşlarımı göresim var. hem de bunu iki araya bir dereye sıkıştırmayasım.
bazı insanları sarsıp “ama baksana, bu senin hayatın değil, neden kendini bırakmıyorsun” diyesim var. insanları bir kenara bırakıp “kızım senin kendine hayrın var mı” diye kendime üzülesim.
güneşlenesim var. sonra da yağmurda ıslanasım.
bir dolu yeni kitap alasım var. 1 yıl kitap almayıp yıllar önce okuyup çok sevdiklerimi tekrar hatırlayasım.
sevdiğim bildiğim bir Avrupa kentine gidesim var yine. ve sonra aslında hiç bilmediğim bir yere gidesim.
biraz kendi kendime kalasım var. çok da bir şey düşünmeksizin.
biraz başkalarıyla olasım var. bazı şeyleri düşünmek üzere.
ve, hep ama hep, müzik dinleyesim var. bütün bu karışıklıklarımı müzikle ifade edesim, hep, her zaman, daima..
I could sing the notes
Hopeless as they sound
Their encouragement in my head
Our lives down the drain
I would do anything for you
I can take the blame
My heart’s on the line
I can’t do anything but lose
This changing game
So I won’t go for more
I won’t go for more
Till the rain stops