her şey bana sorduğun bir soruyla başladı:
“elinde olsa hangi yaşına dönmek isterdin?”
cevap vermem 30 saniye bile sürmedi belki:
“bugünkü yaşımda kalırdım.”
tabi ki dönüp baktığımda tekrar yaşamak isteyebileceğim zamanlar var: üniversite günleri mesela… o dönemki arkadaşlarımla konuşurken hala her şeyi çokça gülerek bolca eğlenerek hatırlıyoruz, her seferinde de “çok güzelmiş be ya” çıkıyor ağzımızdan. en fütursuzca eğlendiğim, en tasasız olduğum, en pervasız olduğum günler o döneme ait. bir harikaydılar, yalan yok. o günlerden bana kalan dostlukların bende yeri apayrı. hiç bir şeye değişmem.
gözümü kapattığımda duyumsadığım, “keşke bir daha o duyguları hissetsem” dediğim kokular var hafızamda bir de, bunlar daha küçümen zamanlarımdan: okuldan eve geldiğimde burnuma gelen kekin kokusu, gece yeni değişmiş nevresimlere başımı koyduğumda duyduğum -bence dünyanın en huzur veren kokusu olan- temiz çamaşır kokusu, dedemin bana meyve soyduktan sonra ellerinde kalan portakal kokusu, sobanın üzerinde yanan mandalina kabuğu kokusu, evdeki kütüphanedeki dizi dizi kitapların kokusu.
ama yine de o günlere, o anlara dönmek istemem.
seviyorum bu yaşımdaki halimi. muhtemelen seneye de yeni yaşımdaki halimi seveceğim.
bugünkü kendime baktığımda ne istediğini bilen bir kadın görüyorum. yaşadığı bütün o güzellikler arasından saklaması gerekenleri ve saklayabildiklerini tutmayı başarmış. onlara yenilerini eklemiş. hayatını seven, hayatın içinde, durduğu yerden memnun bir kadın.
o yüzden bu yaşımda kalırdım yani cancağzım, sorunun cevabı bu.
sadece, sana da dediğim gibi, bu yaşımın daha fazla zamanı olan bir hali on numara beş yıldız olurdu.
bir tek bu zor geliyor bana. yapmak istediğim çok şey var ve zaman az. bizim pek sevgili fransızların dediği gibi: “si les jeunes savaient, si les vieux pouvaient”.. (gençler bilebilseydi, yaşlılar yapabilseydi)
hiç televizyon izlemeyerek, alışveriş merkezlerinde dolaşmayarak, kozmetik bir takım arzuların peşinde güzellik salonlarında takılmayarak, az da olsa, kendimce o zamanları yaratmaya çalışıyorum, fena da olmuyor hani, ne dersin?
ama daha çok zamanım ve daha çok imkanım olsaydı eğer, mesela, kalkar yanına gelirdim. ya da ortada bir yerde buluşurduk. yine de sana “geçmişte birbirimizi daha çok gördüğümüz günlere dönelim” demezdim. ikimizin de bu hali, ve bu halimizdeki biz daha güzel. ve lakin daha çok zaman ve daha çok imkan bana bütün bunları seninle yüz yüze, göz göze konuşma mutluluğunu tattırırdı. en çok da göz göze..
özledim seni. en güzel yaşımdayım, hadi gel artık 🙂
Hamiş: bizim buralarda youtube yasaklanmış, bugün payımıza dailymotion’dan video koymak düştü..
Ten thousand people stand alone now
And in the evening the sun sets
Tomorrow it will rise
Time flies by, they all sing along
Time flies by, they all sing along
Time flies by, they all sing along
Time flies by, by
Cage The Elephant – Come A Little Closer paylaşan: jc-shaffino