motorsikletli çocuk

O zamanki evimiz köşebaşı, dört yol ağzı, trafik düzenlemesi yok, iki gunde bir kaza oluyor. Arabalar çarpışıp bağrışıp sonunda anlaşıp ayrılıyor. Bir gün yine bir gürültü, koştum balkona çıktım. Bir motorsikletliye çarpmış araba, motorsikletli kaldırımda oturmuş, kafası iki elinin arasında. Çok üzüldüm. Bir çarpışan arabalar oyunu değildi artık, genç ufak tefek bir çocuk yol kenarında oturmuş acı çekiyordu. İçim önce acıdı, sonra aktı, göz yaşlarımı tutamadım. Bir sesler geldi aşağıdan, meğer motorsikletli çocuk az evvel birinin çantasını çalmış, kaçıyormuş. Bu sefer kızdım. Önce çocuğa, sonra onun için üzülen kendime. Kendimi aldatılmış hissettim, kandırılmış. Çocukluğunu nasıl kaybeder insan? ‘Kandırırlar seni, öyle herkese ve herşeye inanma’ der büyükler, saflığını sevgini neyle ölçeceğini bilemezsin. Bunların hepsine içerledim. Motorsikletlinin acısına üzüldüğüme üzüldüm. Sonra sana anlattım olan biteni. Sen ‘boşver’ dedin, ‘kim kimden ne çalmış niye çalmış boşver, çalmış diye yargılaman gerektiği yanılgısını boşver, sen sevmeyi seçmişsin, motorsikletinin acısını paylaşmıssın, için akmış, bırak orada kal’. Keşke hep sevgiyi seçebilsek, keşke hep sevgiyi seçecek insanlar yetiştirebilsek.

yazar: merve çebi


Posted

in

by

Tags: