aylardan aralık.
havalar soğuk.
sabah kahvesi daha bir değerli.
dumanı üstünde olsun, birazcık dökülsün, kokusu sinsin şuraya buraya..
hafif avrupai olsun, yanında “croissant” da olsun.
böyle başlasın gün.
zaten soğuk..
en azından içimiz ısınsın.
akşam dönüşlerinde vapur artık salep kokuyor. ve tabi tarçın.
harika bir durum bu..
vapur salebi bir başka oluyor, başka hiç bir yerde o kadar güzeli bulunmuyor.
hiç hayır diyemiyorsun, “içer miyiz” sorusuna.
içgüdüsel bir cevap nerdeyse. zaten soru da öyle galiba 🙂
hayat sabah kahvesi ile akşamüstü salebi arasında geçip giderken, aklına bir film geliyor.
eskiden izlediğin. yine izlemek istediğin.
zamanı belirsiz, mekanı şekli şemali bellidir bu izlemenin genelde.
ortalamada filmin öncesi, başlaması bitmesi, sonrası derken hepi topu 3 saatlik bir zaman dilimi. ama dedim ya, zamanı belirsiz.
bu 3 saattir beklediğin, kahve ile salep arası zamanlarda..
bahsettiklerim, hep yaşamak istediğimiz türden şeylerdir.
aralara serpiştirilseler de, hep akılda, hep yürekte, içimizde bir yerde yaşatmak istediklerimizdir.
insan ne kahvaltı, ne vapur, ne film keyfinden kolay kolay vazgeçemez.
yaşanacak 7 günün kalsa şu hayatta, ve seçecek olsan yaşadıklarını, işte bu anlar kesin o 7 günün içinde olur.
sanırım..