“Şimdiki zaman.. Neredesin?”
Evet. Sorum bu. Nerede bu “şimdiki zaman”? Nerede “şu an”dan aldığım tat, içinde bulunmaktan duyduğum haz, onu yaşamaktan kaynaklanan heyecanım, “tam da şimdi” fark etmelerim, uzun uzun yaşanan saniyeler, spontanlık? Neredeler?
Bu soruyu sormam uzun zamandır farkında olduğum bir gerçeği kendime itiraf etmiş olmamdan. Farkındaydım ama oralı değildim. Gerçek şu: Ya geçmişin izlerindeyim, ya da geleceğe dair planlarımda. Zamanlara, mekanlara, anlara duyduğum nostalji ile “her şey sona erdiğinde” yapmayı hayal ettiklerim arasında savruluyorum. Asla ama asla “şu anda” değilim. Günlük iş güç koşuşturmacasından bahsetmiyorum, kendi kendime kaldığım zamanlardan, gözlerimi kapattığımda gittiğim yerlerden, bir şarkının beni götürdüğü anlardan bahsediyorum.
O kadar acaip bir duygu ki bu, yazıya başladım ama anlatıp anlatamayacağım konusunda çok tedirginim. Bir yandan, her zamankinden fazla sahip olduğumuz tek şey olduğunu bize kanıtlamış bir “şimdiki zaman” var ve bir o kadar da değil. “Şu an”dan tek beklentim bir an önce bitip gitmesi gibi. Bukowski’nin dediği gibi aksın istiyorum: “the days run away like wild horses over the hills”.
“Normal”de de böyle bir insanım aslında: nostaljik ve gelecek planları yapmayı seven. Buna rağmen, şu andaki dengesizlik halim, geçmişteki anılarımı yineleyememe ve geleceğe dair senaryolar üretememeye dair hayal kırıklığımdan kaynaklanıyor. O çok sevdiğim şehre bir daha ne zaman gideceğimi bilmiyorum. Ne zaman kendime ait zamanlar yaratabileceğimden emin değilim. Sevdiklerimle kaygısız bir şekilde buluşabileceğim bir soru işareti. Ondan da şimdiki zamana öfkeleniyorum, “lütfen biran önce bitip gider misin?” diyorum.
Keyif almadığım tarafları da yok değil, büsbütün kızgın değilim bu duruma. Daha az zaman ayırabildiğim birçok şeyle daha çok ilgilenebildim. Kendimi gereğinden fazla izole etmek zorunda olmadığım bir ortamda yaşadığım için de çok şanslıyım. Ve tabii ben de herkes gibi her gün “iyi” olduğumuza şükrediyorum. Ama işte, “yeni normal”imiz bu ise, ben henüz alışamadım. Normalimi özlüyorum.
Bu “yeni normal” içinde yolumu belki bu kış bulurum. Belki farklı “şimdiki zaman” hikayeleri biriktiririm. Kim bilir..
I’m giving you a night call to tell you how I feel
I want to drive you through the night, down the hills
I’m gonna tell you something you don’t want to hear
I’m gonna show you where it’s dark, but have no fear